Yaşadığımız toplumda, "Tesadüf" kelimesi hiç hoş karşılanmaz. Hatta çoğu kişinin "Hiç bir şey tesadüf değildir" şeklinde tuhaf bir inancı vardır. Öncelikle bir şeylerin tesadüfen mi yoksa sebep-sonuç şeklinde işleyen "nedensellik" gereği mi olduğunu inceleyelim.
Bu konuya ilginç bir örnekle başlamak istiyorum. Elimizde bir zar olsun ve bu zarı atalım. Diyelim ki 6 gelsin. Bütün girdileri (zarın atış hızı, hava şartları, zemin, çarpma hızı, vs vs) bilinmediğine (hesaplanamadığına) göre bu şimdilik rastgele gelmiş bir sonuç olsun. Bu zarı bir kez daha atalım. Yine 6 gelsin. Üçüncü kez atalım. Ve bakıyoruz yine 6 geldi.
Şimdi zarın hileli olmadığını bildiğimizi varsayarak bu zarın kaç kez daha 6 gelmesi lazım ki, bir sonraki atışımızında 6 geleceğine emin olalım. Yani soruyu şu şekilde sorayım eğer karışık geldiyse. Çok büyük bir kumar oynayacaksınız, elinizde ki tüm varlığı ya bir zar ya da diğer 5 zar sonucuna yatıracaksınız. Bu her attığınızda 6 gelen zarın (şu ana kadar her attığınızda) kaçıncı atışından sonra bütün mal varlığınızı 6 ya oynamaya (veya diğer beşine birden oynamaya) karar verirsiniz.
Örnek şunun içindi. Bizim tesadüf bulmadığımız olaylar hep tekrarlanan sandığımız olaylardır. Bu tekrarlı olayların temelinde ise sebebi sandığımız şeyler aslında zaman sıralamasından başka bir şey değildir. Yani, "Taşı bıraktım, taş düştü. Demek ki taşın düşmesinin sebebi, taşı bırakmamdı." Fakak mikro dünyaya gittikçe "zaman" işlememeye başlar, en azından bizim anladığımız şekilde işlememeye başlar. Olayların sırası kalktığında sebep-sonuç ilişkileri de kalkar. Kısacası Evrendeki her olay tesadüftür, çünkü tüm şartlar sağlansa bile aynı olay tekrarlanmaz. Aynı olay tekrarlanmıyorsa, girdileri bilmemiz bir işe yaramaz. Bütün girdileri hesaplayan bir makinemiz bile olsa, aynı olay tekrarlanmayacaktır. Her olay kendine özgüdür.
Yeterince deneme yaparsanız, bir gün bıraktığınız taş düşmeyecektir.